“Asıl hikaye, yola çıkınca başlar.”

Yaşadığımız zaman; doğaya ve diğer tüm canlılara yaklaşımımızı kökünden değiştirmemiz, yaşadığımız günlük rutinleri bile acilen yeniden tasarlamamız gerektiğini her gün farklı biçimlerde haykırıyor. Bisikletin; sadece insanlık için değil, tüm yaşam formları için sunduğu çözümü önemsiyoruz.

Tasarım ise bütün bu değişikliği hayata geçirirken kullanacağımız yegâne gücümüz. Tasarım denen mefhumun; malzemenin kendi yaşam döngüsüne saygı duymayı başaran, ‘az, çoktur’ klişesinin sadece bir biçem yorumundan çıkarılıp, geri dönüşüme, sürdürülebilir üretime ve hepsinin yanında tabi ki yeni bir kullanım önerisine dönüştüğü bir işlevler bütünü olmasının zamanı artık.

Ağır, hantal, ona atfedilmiş o tek temel işlevi bile yerine getirmekte zorlanan tüm üretimlerin derisini yüzüp, altında kaç yıkılmış ağaç, hakkı ödenmemiş ne kadar alın teri, kaç çiğnenmiş yasak olduğuna yeniden bakmak zorundayız.

Asırlardır formunu neredeyse hiç değiştirmediğimiz bisiklet, yüz sene önce ortaya koyduğu avantajları bugün daha da geliştirerek ‘iyi bir tasarım’ gerçekleştirmenin temel kurallarını anlatırcasına ayakta.

Bisiklete bakarak tasarımı anlıyor, tasarımın yeni kurallarına bakarak, bisikleti yorumluyoruz. Bütün bu bilinci kavurarak -ama yakmadan- lezzetlendirmeye, bunu yaparken de iyi birer ‘usta’ ve malzemesine sadık iyi birer ‘zanaatkar’ olmaya çalışıyoruz.